İçeriğe geç

Müessesat-ı Hayriye nedir ?

Müessesat-ı Hayriye Nedir? Hayır Kurumları ve Bugünün Yaşantısına Esprili Bir Bakış

Müessesat-ı Hayriye nedir? Ya da başka bir deyişle, bu kelimelerle ne yapmalı? Şimdi, durun bir saniye, gözlerinizi falan büyütmeyin, bu kadar da abartmayın. İnanın, bu soruyu sormak, 25 yaşında İzmir’de yaşayan biri için daha bir anlamlı hale geliyor. Çünkü ne zaman böyle büyük kelimeler duysam, aklıma ilk gelen şey şu oluyor: “Eminim ki, bu terimi birisi kahve içerken anlatmış, ben de şimdi bir blog yazısı yazıp, sosyal medyada paylaşınca daha bir “derin” görüneceğim!” Ama gelin, şöyle biraz daha eğlenceli bir şekilde “Müessesat-ı Hayriye” kavramını keşfedelim, hem de karışık olmasın diye günlük yaşamla bağdaştıralım.

Müessesat-ı Hayriye Nedir? Temel Bilgiler, Ama Komik Bir Dilde

Hadi önce işin ciddi kısmına bakalım. Müessesat-ı Hayriye, Osmanlı dönemi Türkçesinde “hayır kurumu” veya “yardım kuruluşları” anlamına gelir. 19. yüzyılda, özellikle İstanbul’da yapılan bu tür kuruluşlarla, fakirlerin ve muhtaçların ihtiyaçlarını karşılamak, toplumsal dayanışmayı güçlendirmek amaçlanıyordu. Peki, bu kadar ciddi bir konuyu hem öğretici hem de eğlenceli bir şekilde anlatmak nasıl olur? Hazır olun, başlıyoruz.

Düşünsenize, 1800’lerin İstanbul’unda, bir grup adam bu hayır işlerini organize ediyor… Ah, tabii, her şey pürüzsüz gitmiyor:

“Ahmet, senin bu hayır işlerinden anladığın yok, bak bir tane yetim çocuk gönderelim, bak arka sokaktaki ekmek fırınına bir yardım yapalım. Bu işler böyle olmaz.”

“Ya bırak, Halit, yoksa bu çocuklar bize neden dua etsin? Benim şimdi online yardım kampanyam var, onları organize ediyorum.”

Açıkçası, Müessesat-ı Hayriye, Osmanlı’da hayır işlerinin düzenli bir şekilde yapılması için kurulan bir yapıydı. Ama nasıl ki günümüzde dijital hayır kurumları daha “efektif” çalışıyorsa, o zamanlar da bu işler, belli başlı müesseselerde yapılıyordu. (Ve evet, 1800’lerin İstanbul’unda “efektif” lafını kullanabilir miydim? Tabii ki de hayır!)

Bugünün Hayır Kurumlarına Bir İzmirli Gözüyle Bakış

Şimdi, İzmir’de yaşayan biri olarak, kendi kafamda biraz daha derin bir bakış açısı geliştirelim. Müessesat-ı Hayriye’yi düşündüğümde, aklıma ilk gelen şey şu: “Ben bu kadar da büyük düşünmesem mi?” Çünkü etrafımda “yardım yapıyorum” diye reklam yapan o kadar çok insan var ki, bir dönem Facebook’ta “1000 TL yardım topladım!” fotoğrafı paylaşan arkadaşlarıma dönüp bakınca “Ay gerçekten mi?” diyorum.

Bunu anlatmak gibi olmasın ama… Evet, ben o kişi oldum ki, sosyal medyada hayır işlerine başlamak, eski Osmanlı hayır kurumlarını birer YouTube vlogu haline getirmek gibi bir şey! Düşünsene, eski Osmanlı’daki Müessesat-ı Hayriye’yi günümüzde “yardımcı influencerlar” mı yönetiyor? “Ahmet, bugün bir çocuklara yardım videosu çekeceğiz!” Bu nasıl bir devrimdir? Doğru ya, her şey dijitalleşiyor, bir şeylere yardım etmek bile artık bir “story” meselesi olmuş.

Modern Müessesat-ı Hayriye: “Hadi Hayrına Bir Çekiliş Yapalım!”

Bu hayır kurumu meselesi aslında bir “çekiliş yapalım” furyasına da dönüştü. Gerçekten de, günümüzde birçok sosyal medya fenomeni “Çekiliş yapıyoruz! Aşağıdaki linke tıklayarak bir ay boyunca yediğiniz yemeği hayır için bağışlayabilirsiniz!” gibi mesajlar atıyor. Benim içimdeki espri anlayışı diyor ki, “Hadi canım! Gerçekten mi? Sen şimdi buna ‘yardım’ diyorsun da, ben aslında çok doğru bir şey yapmadığını düşünüyorum!” O kadar çok “güzel kalpliyim, yardım yapıyorum” kişisi var ki, bazen bu kurumsallık hiç yerinde değil gibi hissediyorum.

O yüzden, şunu da belirteyim: Bir yandan gerçekten yardım yapan insanlar var, diğer yandan sadece görünüşte “iyi işler” yapanlar. Bunu birbirinden ayırt etmek zor! Bu da işte eski Osmanlı’daki “Müessesat-ı Hayriye”nin 21. yüzyıldaki yüzü. Kendi kendime düşünüyorum: “Ya 10 yıl sonra sosyal medya üzerinden hayır kurumları kuranlar ne kadar büyük bir pazarlama stratejisi oluştururlar, kim bilir?”

Müessesat-ı Hayriye ve Gelecek: Yardım Kurumlarının Evrimi

Peki, Müessesat-ı Hayriye’nin geleceği nasıl olur? 1800’lerde kurulan bu hayır kurumları, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar bir yolculuğa çıktı, şimdi ise dijitalleşen dünyada bir başka seviyeye geçiyor. Bugün hayır kurumları sosyal medya üzerinden daha büyük kitlelere ulaşabiliyor ve büyük veri ile hedef kitlelerine daha hızlı hizmet verebiliyor. Kim bilir, belki gelecekte yardım işleri de daha “kapsayıcı” olacak. Mesela bir YouTube videosu izlerken, yardım yapmak için izlediğiniz reklamları “atlamadan önce” küçük bir bağış yapabilirsiniz. Gelişen teknoloji ile birlikte, hayır kurumları da dijitalleşmiş olacak.

Sonuç olarak, Müessesat-ı Hayriye nedir sorusu, aslında eskiden bugüne kadar geçirdiği evrimle birlikte değişen bir kavramdır. Günümüzde, hem eski gelenekleri yaşatırken hem de yeni dijital dünyaya ayak uydururken, daha fazla insanın yardım yapmaya teşvik edilmesi önemli bir hal alıyor. Ama, tabii, “hayır işi yapıyormuş gibi görünmek” ile gerçekten yardım etmek arasında büyük bir fark olduğunu unutmamalıyız. Ne de olsa, biraz mizah, bazen her şeyin doğru yapılmasına yetiyor, değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

bonus veren siteler
Sitemap
vdcasino