
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih‑Coğrafya Fakültesi’nde görev yaparak, “Türk Devrimci Tarihi” kürsüsünün kurulmasında öncü oldu. Bu sayede, Türkiye’de tarih yazımında kadın sesinin kurumsallaşmasına öncülük etti. ([Soylent Dergi][1])
Öte yandan, onun döneminden önce “kadın tarihçi” olarak net biçimde tanımlanmış bir figürün mevcut olmadığı fikri – bugünün bakış açısıyla değerlendirildiğinde – bir dönemin toplumsal kısıtlarıyla alakalı. Çünkü Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde kadınların akademik alana erişimi oldukça sınırlıydı. Afet İnan, bu sınırlılığı aşan nadir isimlerden biriydi.
Kökenler ve Neden “İlk” Diye Anılıyor?
Aslında “ilk kadın tarihçi” ifadesindeki “ilk” kelimesi yalnızca biyografi değil, fırsat eşitsizliği bağlamında. O kadar ki, kadınların eğitim görmesi, üniversiteye kabul edilmesi, akademik kariyer yapması uzun yıllar erkeklere mahsustu. Bu yüzden, Afet İnan’ın hem üniversite düzeyinde tarih eğitimi alması hem de tarih kürsüsünde görev yapması, sadece kişisel bir başarı değil — kadınların entelektüel alanda da eşit haklarla yer alabileceğine dair toplumsal bir dönüm noktasıydı.
Ayrıca, bir kadının “tarih yazıcısı” olması, toplumun kolektif bellek kodlarını da değiştirdi. Çünkü tarih, kim hikâyeyi anlatırsa onun perspektifiyle yazılır. Afet İnan’ın varlığı, kadının tarih yapım sürecine dahil olabileceğini açıkça gösterdi.
Günümüzde Yansımaları: Kadınların Tarih Yazımı ve Akademide Temsiliyet
Bugün Türkiye’de kadın tarihçiler, akademisyenler, araştırmacılar — tarih biliminin her alanında aktif. Bu, sadece niceliksel bir artış değil; farklı bakış açıları, feminist tarih okumaları, kadın tarihi, toplumsal cinsiyet çalışmaları gibi alanlarda zenginleşen bir tarih yazımı anlamına geliyor.
Afet İnan’ın öncülüğü, bu çeşitliliğin tohumlarını attı. Onun açtığı yol sayesinde “tarih sadece büyük komutanlar ve savaşlar değildir” anlayışı dönüşüyor; sosyal tarih, kadın tarihi, kültürel tarih gibi dallar güç kazanıyor. Bu değişim yalnızca akademide değil, kolektif hafızada da hissediliyor — artık kadınların şehirlerin tarihine, toplumsal dönüşümlere, kültürel yaşamın evrimlerine dair yazdıkları görülüyor, okunuyor, tartışılıyor.
Gelecek Potansiyeli: Tarih Yazımında Kadınların Sesi Güçleniyor
Gelecekte, kadının tarih yazımı içindeki rolünün daha da artacağını tahmin etmek zor değil. Dijital arşivler, sosyal medya, mikro tarih projeleri, yerel tarih çalışmaları ve kadınların özellikle görünmeyen tarihini görünür kılan kolektif işler — hepsi bu potansiyeli barındırıyor.
Örneğin, bir köyün, bir mahallenin, bir kadın topluluğunun ya da unutulmuş bir meslek grubunun tarihini yazan kadın araştırmacılar görebiliriz. Bu sayede tarih, sadece büyük olayların kronolojisi olmaktan çıkar; insana dair, kolektife dair, görünmeyenlerin görünür olduğu bir alan haline gelir.
Afet İnan’ın yolunu takip eden kadınlar, belki 50–100 yıl sonra bugün tanımadığımız, adını duymadığımız kadın tarihçiler sayesinde geçmişi çok daha zengin, çok daha kapsayıcı bir biçimde yeniden yazmış olacaklar.
Neden Bu Konu Önemli — Ve Neden Hepimize Dair
Çünkü tarih, yalnızca geçmişi anlamak değil — kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gidebileceğimizi şekillendirir. Eğer tarih yazımında sesler tek tipleyse, tarih de eksik olur. Ama çeşitlilik varsa, tarih daha gerçek, daha adil, daha insan olur.
Ve işte bu yüzden — Afet İnan gibi kadınların tarih sahnesine çıkması, sadece bir “ilk” değil; bir kapı, bir davet. Daha fazla kadın, farklı kadınlar, eksik kalmış hikâyeler, görünmeyen hayatlar… Hepsi orada bekliyor, anlatılmayı bekliyor.
Gelin hep birlikte bu kapıdan geçelim. Tarihe, kadınların, çocukların, emekçilerin, görünmeyen sessizlerin diliyle bakalım. Geçmişi yeniden okuyalım — kim bilir, belki bugün yazdığımız satırlar yarının tarihçilerine ilham olur.
[1]: “İlk Türk Kadın Tarih Profesörü: Afet İnan – Söylenti Dergi”