İçeriğe geç

On ikiye bir var kim yazdı ?

On İkiye Bir Var Kim Yazdı? Kültürlerin Zamanla Kurduğu Anlamlı Bağ Üzerine Antropolojik Bir Okuma

Zamanın Kalbinde: Bir Antropoloğun Gözünden Kültürel İzler

Dünyayı dolaşırken her toplumun zamanı farklı yaşadığını fark ederiz. Bir köyde güneşin doğuşu zamanı belirler, bir şehirdeyse dijital ekranın parlayan rakamları. Fakat her durumda, insan zamanı anlamlandırmak için dilin sihirli dokusuna başvurur. “On ikiye bir var” ifadesi, yalnızca bir saat tanımlaması değildir; aynı zamanda insanın zamanı kültürel bir deneyim olarak yaşamasının ifadesidir.

Sorunun yanıtı basittir: Bu sözü bir kişi değil, bir kültür “yazmıştır.” Zira zamanı tanımlama biçimimiz, kim olduğumuzun en derin göstergelerindendir.

Zaman Bir Kültür Ürünüdür: Saatten Ritüele

Zaman, evrensel bir gerçeklik gibi görünse de her kültürde farklı bir anlam taşır. “On ikiye bir var” ifadesi, Batı modernitesinin saat sistemi ile Anadolu’nun gündelik konuşma biçiminin birleştiği noktada doğar. Bu ifade, zamanı soyut bir ölçümden çıkarıp, insani bir deneyime dönüştürür.

Örneğin, kimi toplumlarda zaman döngüseldir; mevsimler, ayın evreleri ya da ritüellerle ölçülür. Kimi toplumlarda ise çizgiseldir; saatler, dakikalar, saniyeler. “On ikiye bir var” dediğimizde, aslında zamanın toplumsal bir uzlaşı olduğunu hatırlarız — bir dil birliği, bir kültürel ortaklık.

Bu basit cümle, toplumun zamanla kurduğu ilişkinin simgesidir: Düzen, ölçü, beklenti ve ritüel hepsi bu küçük ifadenin içinde gizlidir.

Ritüeller ve Zamanın Paylaşımı

Antropolojik açıdan zaman yalnızca ölçülmez; yaşanır ve paylaşılır. “On ikiye bir var” demek, aynı zamanda topluluk içinde bir uyum çağrısıdır. Yemek vakti, toplantı saati, ibadet zamanı… Her biri, bir “birlikte olma” anıdır.

Zamanın bu paylaşımı, ritüellerin temelini oluşturur. Antropolog Émile Durkheim’in belirttiği gibi, ritüeller toplulukları bir arada tutar; zamanı kutsal ve anlamlı kılar.

İşte bu yüzden, “on ikiye bir var” yalnızca bir saat cümlesi değildir; o, bir toplumsal koordinasyon biçimidir.

Bir annenin “yemeğe on ikiye bir var, sofrayı kur” deyişiyle, bir hocanın “ders on ikiye bir var başlıyor” sözü aynı kökten beslenir: Zaman, toplumsal düzenin kalbidir.

Semboller, Dil ve Zamanın Kültürel Haritası

Dil, zamanın sembollerle örülmüş bir aynasıdır. Her dil, zamanı farklı bir ritimde ifade eder. İngilizcede “it’s eleven fifty-nine” (on bir elli dokuz) denirken, Türkçede “on ikiye bir var” denir.

Bu fark yalnızca dilbilgisel değildir; zamanı algılama biçimimizi gösterir. Türkçe’deki ifade, “gelecek olan an”a odaklanır; yani, “on ikiye bir var” derken henüz gelmemiş bir geleceği hissederiz. Bu, Türk kültüründe zamanın daima hareket hâlinde, dinamik ve akışkan olarak algılandığını gösterir.

Dilsel semboller, zamanla kimlik arasında görünmez bir köprü kurar. Çünkü her toplum, zamanı yalnızca ölçmez; onu anlatır, hisseder, yaşar. “On ikiye bir var” cümlesi de tam bu yüzden bir antropolojik belge gibidir — hem zamana hem dile kazınmış bir izdir.

Topluluk Yapısı ve Zamanın Sosyal Dokusu

Her kültür, zamanı kendi değer sistemine göre örgütler. Sanayi toplumlarında zaman üretkenlik ve verimlilikle ölçülürken, geleneksel toplumlarda ilişkiler ve ritüellerle tanımlanır. “On ikiye bir var” ifadesi, bu iki dünyanın kesiştiği noktadır: mekanik zaman ile toplumsal zamanın buluşması.

Antropolog Edward T. Hall’un “monokronik” ve “polikronik” zaman anlayışları burada anlam kazanır. Batı dünyası zamanı bölümlere ayırırken, Doğu toplumları zamanı ilişkilerle anlamlandırır.

“On ikiye bir var” derken biz, bir saate değil; bir yaşama biçimine, bir ortak zamansallığa işaret ederiz.

Zamanın Kimliği ve Kimliğin Zamanı

Zamanı tanımlama biçimimiz, kimliğimizi de tanımlar. “On ikiye bir var kim yazdı?” sorusu bu anlamda, bir dilin, bir kültürün, bir halkın zamana attığı imzayı sorar.

Bu ifadeyi kim yazdıysa, o kişi değil; o kültürdür. Çünkü kültür, zamanı duyguyla, sesle, sözcükle yazandır.

Düşünsel Kapanış: Kültürler Arası Zamanın Dansı

“On ikiye bir var” dediğimizde, farkında olmadan insanlığın ortak ritmine dokunuruz.

Zamanın tiktaklarından öte, bir paylaşım biçimidir bu.

Antropolojik olarak baktığımızda, zamanın dili her kültürde farklı ama özünde birdir: birliktelik.

Okuyucuya bir davet:

Siz kendi kültürünüzde zamanı nasıl tanımlıyorsunuz?

Zaman size bir baskı mı, yoksa bir ritüel mi?

Belki de “on ikiye bir var” demek, yalnızca zamanı değil, insan olmanın anlamını hatırlamaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

bonus veren siteler
Sitemap
vdcasino